31 Mart 2016 Perşembe

İstanbul İşgalinden(1920) Yıllar Önce üstlerine Gönderdiği İngilizce Bir belgeyi Türkçeye çevirisi

     
  Bu fotoğraftaki zevatın, İstanbul işgalinden(1920) yıllar önce üstlerine gönderdiği ingilizce bir belgeyi Türkçeye çevirdim. Bakın ne raporlar göndermiş üslerine.. Okuyunuz efenim..

''marmara denizi kuşatma altında, Türk birlikleri imha edilmiş, boğazların rusyaya açılması sağlanmıştır. bu zaman içerisinde, ingiliz ve fransız birlikleri İstanbul'da konuşlanırken, daha tedbirli olmalıdır. rus ordusunun bu birliklere katılmasıyla beraber, Türk ordusuna yapılacak olan bir operasyon sayesinde, Türkler ya teslim olacak ya da savunacaktır. Tam bir çıkarma ve İstanbul'u zapdetme yapılana kadar, Türklerle sokak savaşlarına kadar yapılacak bir mücadelenin de önlenmesi gerekir.

Şu an için Türk ordusu yetkililerinin avrupadaki toprakları hakkında nasıl bir karar vereceği hakkında bir fikirde bulunmak pek mümkün olmasa da, onların birliklerine yapılacak bir müdahale bir sonraki adım olmak zorundadır.

aslında şu an için önemli olan bir husus, birliklerin istanbula gelişiyle, batıdan doğuya İstanbul ve tüm boğaz, ve tüm iletişim ağlarına kadar zaptedilmelidir.

Türklerin asıl amacının avrupadaki topraklarını koruması olduğu varsayarak, boğazın genelinin iletişimi kesmek ve boğazın doğu tarafındaki filoları büyütmek gerekli olabilir.

boğazın doğu tarafındaki Türk birliklerinin zayıflatılmasıyla beraber, tüm istanbul hatta Türkiyenin batı bölgeleri bile işgal edilebilir.

bazı beklenmedik durumların yaşanması olasılığına karşı, tüm bu oyunu bir süreliğine erteleyip, birliklerimizi geri de çekebiliriz. böylece bizimle beraber çalışan müttefikleri, Türk ordusunun gerekli pozisyonlarına yerleştirebilir, demir yolu hatlarına istihdam edilecek kişileri de bizim için çalışan kişilerden seçtirip, bir sonraki operasyon kararı gelene kadar bekleyebiliriz.

tüm iletişimleri savaş bölümü sekreterliğine gönderecek ve gelecekte ortaya çıkabilecek olan olan tüm gelişmeler hakkında tam bilgilendirmiş olacaksınız.

Horatio Herbert Kitchener - britanyanın kansız komutanı ve diplomatı

Sana bir sır vereyim mi?

   
 Sana bir sır vereyim mi? Sen şimdi bu fotoğrafa bakabiliyosun ya? Hani özgürce... Hani ingilizin ayakkabısını parlatıp, fransızın tarlasında çalışacak olmadan... Hah işte bak şu askerler sayesinde.. Ama ayaktaki fransız askerleri sayesinde değil, toprağa bu ülkenin geleceğini akıtmış şu birkaç vatansever sayesinde.. Aman ha kimseye söyleme.. Sus kimse duymasın....

Çanakkale Savaşında Esir Edilen Türk Askerleri






      Çanakkale savaşında esir edilen Türk askerleri, bir fransız gemisiyle bir daha dönmemek üzere marsilyaya götürülüyor. Avrupanın, afrikanın çoğu ülkesine de götürüldüklerini ve türlü işkencelere maruz bırakıldıklarını belirtmek lazım. İyice bakınız onlara. Turp gibiler, en ufak bir korku yok bakışlarında. Neredeydi onlara sahip çıkacak olan padişah? nasıl oldu da Çanakkale savaşını kazandığımız halde, 4 yıl sonra işgale izin verildi? Versay, mondros, sevr nasıl bir vicdansızlıkla imzalandı? Ve bizler 100 yıl sonra, tüm bu yaşananlara dur demiş bir lideri, yani Mustafa Kemal Paşamızı, nasıl oldu da en ağır sözlerle anar olduk. Hepsini en derin saygıyla anıyoruz. Nurlar içinde yatsınlar.

Mehmet Akif Ersoy şu mısraları yazarken, mübalağa mı etti sandınız?




    Mehmet Akif Ersoy şu mısraları yazarken, mübalağa mı etti sandınız? 

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak.

Çanakkale Savaşından kalma bir fotoğraf... İçimiz sızlayarak şahit oluyoruz.

'Erzincan, Erzurum Kongresi Sonrası Bir Fotoğraf



    ''Erzincan, Erzurum Kongresi sonrası bir fotoğraf; Erzincan adliyesi önü. Pankartta Fransızca olarak “Yaşasın Wilson Prensiplerinin 12. Maddesi" yazıyor. Tarih 24 Eylül 1919'' Peki wilson prensiplerinin 12. maddesi nedir? Dikkatle okuyunuz!

''Madde 12. Bugünkü Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Türk kesimlerine güvenli bir egemenlik tanınmalı, Türk yönetimindeki öbür uluslara da her türlü kuşkudan uzak yaşam güvenliğiyle özerk gelişmeleri için tam bir özgürlük sağlanmalıdır. Ayrıca Çanakkale Boğazı uluslararası güvencelerle gemilerin özgürce geçişine ve uluslararası ticarete sürekli açık tutulmalıdır''

Şimdi durup düşünün. Osmanlı imparatorluğunun içinde, nasıl oluyor da bir ingiliz çıkıp da Türklerin kaderini belirleyebiliyor? Hani Padişah? Padişahın askerleri, subaşı, yeniçerisi, kapukupulusu vs..vs.. Hani nerededir? Türk Milleti kaderine terkedilmiş ve bir ingilizin insiyatifine bırakılmıştır. Ve ne yazık ki Türk Milletinin bu acı durumunu kabul edip, bir de ingilizin bu hastalıklı fikirlerine destek olanlar da aynı imparatorluğun bir parçası olmuş. Peki Mustafa Kemal Paşa ne yapmıştı 1919'dan sonra? Hepimiz biliyoruz... İşte bugün Atatürk'ümüze ve silah arkadaşlarına en acımasız iftiraları atanlar, bu pankartta yazanlara yani bir imparatorluğun içinde bir ingilize güvenenlerin, ona sarılanların torunlarıdır. Bunun bir başka adı ise, Kurtuluş mücadelesini yapan kahraman Türk Milletinin, kadınıyla erkeğiyle çocuğuyla yaptığı bu mücadeleyi, verdiği bu savaşı hiçe saymak, aşağılamaktır.

Not olarak ekleyelim : Bu maddenin ilk cümlesi yani 'Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Türk kesimlerine güvenli bir egemenlik tanınmalı' cümlesi, Osmanlı imparatorluğuyle Türkleri ayrıt etmekte ve Türklerin bu imparatorluk içinde güvende olmadığını bize gösterir.

2. cümlesi : ''Türk yönetimindeki öbür uluslara da her türlü kuşkudan uzak yaşam güvenliğiyle özerk gelişmeleri için tam bir özgürlük sağlanmalıdır.'' cümlesi ise, imparatorluktaki diğer azınlık gruplar mesela ermeniler gibi ya da ingilizin fransızın rumun vatandaşları gibi, olan azınlıklara özerlik getiriyor. Yani resmi olarak Osmanlıyı bölüyor.

3. ve son cümle ise, yani ''Ayrıca Çanakkale Boğazı uluslararası güvencelerle gemilerin özgürce geçişine ve uluslararası ticarete sürekli açık tutulmalıdır'' cümlesi ise, herhangi bir yasal uygulamaya ve denetime tabi tutulmadan, her türlü silah, mühimmat ve asker desteğinin yapılabilmesine de olanak tanıyor.

Düşünün başımıza ne işler gelecekmiş meğer eğer kurtuluş savaşını yapmasaydı dedelerimiz ninelerimiz...

Osmanlıca'nın, yani bir saray dilinin pek bir ilgi gördüğü şu günlerde, OSMANLININ ECDADI bakalım Türkçe ile ilgili neler diyor...

''İmdi, bundan sonra Muhammed oğlu Hüseyin, Hüseyin oğlu Mahmud der ki: Tanrı’nın devlet güneşini Türk burçlarında doğdurmuş olduğunu ve onların milkleri üzerinde göklerin bütün teğrelerini döndürmüş bulunduğunu gördüm. Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne ilbay (hâkim) kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı; dünya milletlerinin idare yularını onların ellerine verdi; onları herkese üstün eyledi; kendilerini hak üzere kuvvetlendirdi. Onlarla birlikte çalışanı, onlardan yana olanı aziz kıldı ve Türkler yüzünden onları her dileklerine eriştirdi; bu kimseleri kötülerin -ayak takımının- şerrinden korudu. Okları dokunmaktan korunabilmek için, aklı olana düşen şey, bu adamların tuttuğu yolu tutmak oldu. Derdini dinletebilmek ve Türklerin gönlünü almak için onların dilleriyle konuşmaktan başka yol yoktur. And içerek söylüyorum, ben Buhara'nın, sözüne güvenilir imamlarından birinden ve başkaca Nişabur'lu bir imamdan işittim. İkisi de senetleri ile bildiriyorlar ki, Yalvacımız (Peygamber), kıyamet belgelerine, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türkleri'nin ortaya çıkacaklarını söylediği sırada, Türk dilini öğreniniz, çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır buyurmuştu. Bu söz (hadis) doğru ise sorguları kendilerinin üzerine olsun Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Bu doğru değil ise, akıl bunu emreder. "Türk dili ile Arap dilinin atbaşı beraber yürüdükleri bilinsin diye Halil'in Kitab-ül Aynında yaptığı gibi, kullanılmakta olan kelimelerle bırakılmış bulunan kelimeleri bu kitapta birlikte yazmak arasıra yüreğime doğar dururdu”

Kaşgarlı Mahmut