27 Eylül 2015 Pazar

İstiklal Gazimiz Mehmet ÖZTÜRK Anlatıyor:


''Hadi bakalım Kürt Harbine. 8 ay durduk Kürtlerin karşısında. Kürtler Musul'a doğru kaçtılar.''

MEHMET ÖZTÜRK - Biga - Gürçeşme Köyü'nden (Kürtlerle beraber savaştık diyenlere okutun bu Kahraman Gazimizin anlattıklarını!)

10 senede geldim askerden, İlkin Çanakkale'de girdim savaşa. Topçuydum. Sonra Çanakkale'yi geçemeyince kâfir Arabistan'a kıvrıldı. Bağdat yanlarına gittim, İngilizle boğuştuk o tarafta da. Sonra Fransızlarla Adana yanında çarpıştık. En sonra da Haymana taraflarına gelip Yunan'ın peşine düştük.

1310 (1894) doğumluyum. 87 yaşına bastım.

Çanakkale'de topçu ayırdılar beni. 5. bölüğe düştüm. Üç gün sonra geçirdiler bizi karşı yakaya. Arıburnu tarafına. Zığındere'de üç ay topların başındaydım. Üç ay ateş ettik düşmana. Ne boğazdan geçebildi, ne karadan. Geri gitti.

Biz topları Akbaş İskelesine indirdik. Bir vapura yüklendik. İstanbul'a geldik.

Toplar tamir oldular. Tekrar bir vapurla İzmir'e gittik. İzmir'den trene topları, mandaları yükledik. Konya' Ulukışla'da indirdik trenden. Koştuk mandaları toplara. Tarsus'a geldik. Tekrar trene yüklediler bizi... 4 topumuz var. 15'lik ağır obüs. Neyse uzatmayalım. Bağdat yakınlarına sokulduk. Daha da ileri gittik. İran topraklarına filan girdik galiba... Kut-ül Amara denilen yerlere vardık.

İngiliz'e karşı veriyoruz ateşi. O da bize atıyor mermiyi. Bir mermi geldi... İngilizlerden toplardan ikisi işe yaramaz hale geldi... 8 arkadaş da şehit oldu yanımızda. Ben ve Ali Çavuş kaldık topların başında.

Bozulduk. Geri çekiliyoruz. İngiliz de arkamızdan geliyor. Başka topların tekerleklerinden buluyoruz takıyoruz bizim toplara öyle çekiyoruz geriye. Bağdat'a geldik. Bağdat'ın yanında bir yer var. Samara dedikleri. Samara'da toplandık. O gece Bağdat yandı. Cephanelikleri ateşe vermiş İngilizler. Sonra Musul'a geldik. Musul'da toplar tamir edildiler. Hadi bakalım Kürt Harbine. 8 ay durduk Kürtlerin karşısında. Kürtler Musul'a doğru kaçtılar. Musul'a geldik. Musul'da terk-i silah oldu. Silahları bıraktık. Toplayıverdi İngiliz bizi önüne... Nusaybin'e kadar getirdi.

Nusaybin'de Ali İhsan Paşa'yı İngilizler esir aldılar. 5. Ordu Kumandanıydı. Nusaybin'de trenin üzerine çıktı. Bir nutuk verdi Ali İhsan Paşa. Alay Kumandanımız vardı Kenan Bey. albaydı. Ali İhsan Paşa dedi ki:

Kenan Bey, bu asker sana teslim. Diyarbakır, Urfa, Mardin, Elazığ bu arada bu askeri salmayacaksın. Beni İngilizler sınır çizmek için götürüyorlar. Ben gene geleceğim. Biz koştuk mandaları toplara Diyarbakır'a gittik. 1,5 sene durduk Diyarbakır'da. Yunan da o sıralarda çıktı İzmir'e. Fransızlar Adana'ya çıkmışlar. Biz Adana tren yolunu Fransızlarla sınır yaptık. 1.5 sene ateş yaptık Fransız'a oralarda.

Fransız Cephesinden hep gece gitmek üzere bir ayda Ankara'ya geldik. Topları getiriyoruz Ankara'ya. Gündüzleri gidemiyoruz. Yunan'ın tayyaresi görmesin diye gece gidiyoruz. O zaman yol filan yok. Ali İhsan Paşa'nın fırkasından 350 kişiyiz.

Ankara'ya 1 saat kalmış artık. Yakınlaşmışız. Deliktaş dedikleri bir köye varmışız. Yüzbaşımız Hasan Tahsin Bey, Bursalı Rıfat

O köyden bir süvari yolladık Ankara'ya Köyde bize kadınlar börekler, çörekler getirip karınlarımızı doyurdular. Kadının biri geldi bizim Yüzbaşıya; ben de yüzbaşının yanındayım.

-Efendi, bu bizim halimiz ne olacak? diye sordu.Yüzbaşı da"

-Ne olacak kadın? dedi.

Kadın başladı konuşmaya:

-Bizim adamlarımızı aldılar, gittiler. Düşman da hep bu tarafa geliyor. Öte gitmiyor. Haymana'nın üstünden de düşmanın top sesleri geliyor.

"Güürrr, Güürrrr" diye.

Yüzbaşı, kadına biz gösterip dedi ki:

Bugün dinleyin, yarın ötemez Yunan'ın topları.

Kadın sordu Yüzbaşı'ya:

-Neden?

Yüzbaşı bizi gösterdi eliyle kadına:

-Bu askeri görüyor musun?

Çanakkale Harbindendir bunlar... 8 senelik hepsi. Arabistanı kıvrandı bu asker. Katiyen gelemez Yunan.

Ankara'ya gönderdiğimiz süvari geldi. Çıktık yola. Mandalarla gidiyoruz. Sabahleyin girdik Ankara'ya. Marşlar söyleyerek istasyona varıyoruz.

"Ankara'nın taşına bak

Gözlerimin yaşma bak

Ankara'nın dardır yolu

Yunan almış sağı-solu

Biz Yunan'ı mahvederiz

Gelsin Kemal Paşa Kolu"

"Korku nedir? İçimizde bilinmez Kanlı yazı alnımızda silinmez Biz var iken, Ankara'ya girilmez."

......

Böyle marşlar söylüyoruz. İstasyonda bulunanlarda bizi alkışlıyorlar. Atatürk orada başımızdaki Kenan Bey'e. dedi ki:

-Asker saat 10'a kadar serbest. Saat 10'da tren gelecek. Sıçancık İstasyonunda inecekler. Haymana'nın Çulluk Köyüne toplar kurulacak. Sabahleyin ateşe başlayacaklar.

O sırada bir çok kadınlar geldiler. Kimileri yaralı, kimisinin memeleri kesikdi. Savaştepeli arkadaş var yanımda benim. Kara Fatma dedikleri bir kadınmış o gene. Çıktı biri trenin üstüne konuşuyor. Biz onu yüzbaşı filan sanmıştık. Yaralı kadınları eliyle göstererek: .

"Şu kadınların haline bakın. Çanakkale'nin Biga denilen yerinden beri bu Yunan böyle yapıyor. Bu kadınların kimisi anneniz, kimisi bacınız yerine. Bunları gördünüz ona göre, cepheden geri dönecek olanı, paşa da olsa vuracaksınız," dedi.

O gece biz Çulluk Köyüne gidip topları kurduk. Sabahleyin başlayıverdik ateşe. Anam! anam! anam! Üçüncü günü saat 8 sıralarında Yunan kaçmaya başladı. Sakarya nehrinden sığamıyor geçmek için. Bütün koşulu beygirlerini köprü yapıyor geçmek için nehirden. Biz de Polatlı İstasyonu'nun oradan geçtik. Yunan geçtikten sonra birinci köyü yaktı "Yanık Köy" koyduk adını o köyün biz de. Yakıp kaçıyor Yunan. Biz hem gidiyoruz arkasından, hem ateş ediyoruz toplarımızla. Ağır obüs bizim toplar. Adî ateş yapıyoruz, 45 okka mermileri var. Afyon'a gelince dayandı gavur. Kuvvetimiz yetmedi. Bir sene durduk Afyon köylerinde. Karadilli, Arızkaya, Göçenli, Kılıçkaya, Akşehir taraflarında bir sene durduk. Sene geçti. Bir sabah hücuma başlayacağız. Topları doldurduk... Bekliyoruz. Afyon Kalesi'nde de Yunan'ın topu var. Biz Ali İhsan Paşa Cephesindeyiz. Dumlupınar Cephesinde. Biz topçuyduk dedim ya! Atatürk hiç sakınmazdı bizden. Yanımıza gelirdi. O sabah gene bizim yanımızdaydılar. Öteki büyük paşalar da vardı. Çakmak, Karabekir, İnönü. Fevzi Çakmak Atatürk'e dedi ki: Mustafa, ben sabah namazımı kılsam,

Atatürk de: Hay hay Paşam kılın. Birazdan başlayacağız ateşe, bir daha kılamazsın.

Fevzi Çakmak ayrıldı namaz kılmaya gitti. Bizim 2 ağır obüs topumuz var. Yanımızda başka bölükte de 2 tane 7,5'luk top vardı. Sonra o 7,5'luklar İnönü tarafına gittiler. Toplar hazır mı? Hazır dedik. Gün işiyordu. Başlayıverdik ateşe. Bir atış, ardından bir daha... Yunan'ın Afyon Kalesindeki topu sustu. Öyle haber geldi. Başımızda Yüzbaşı Kemal Bey vardı. Sonra o Menemen bağlarında şehit oldu.

Dürbün elinde söylerdi mesafeyi... Sektirmezdi.Yunan'ın Afyon Kalesi'ndeki topunu benim topun ikinci mermisi susturdu. Kumandanlarda yanımızdaydı. Atatürk, Yüzbaşı Kemal Bey'e dönüp dedi ki:

-Bravo be Madalya yaz çavuşa!

İlk madalyayı ben aldım. Atatürk verdirdi benim madalyamı.

14 günde İzmir'e indik. İzmir'de vapurların üzerleri tütün dizileri gibi Yunanlı doluydu. Denizin üzeri de şapka... Vapur mu yeter onca Yunan'a... Def oldular... Gittiler. Sonra biz Manisa, Bursa, Bandırma'dan geçtik. İzmit'e dayandık. Ben İzmit'ten teskeremi aldım.

5. Fırka, 8. Alay, 2. Tabur, 5. Bölükteydim. Atatürk, Grup Kumandanıydı Arıburnu'nda. Bizim topların da yanına gelirdi. Orada Tahsin Bey vardı. Yüzbaşımızdı. Atatürk Ona derdi ki:

Maşallah, Maşallah Tahsin Bey, bunlar öğrenmişler.

Afyon Kalesine attığımız zaman Yüzbaşı Kemal Bey şöyle emir vermişti. Ben de nişancıydım, topun başında. "Mesafe 4600, 5 barut hakkı, dane, doğru." Emir buydu. İkinci mermide kaledeki topu sustu Yunan'ın. Sonra bize döner:

-Mermiyi şöyle yapın, kolunuzu dayayın da öyle koyun. Korkmayın,, bir kere korku getirirseniz yüreğinize, hep korkarsınız. Korkmayın, diye konuşurdu.

Çanakkale Harbinde Zığındere'de üç ay ateş yaptık... Düşman zırhlıları vardı dış denizde... Denizin üstü kasaba gibiydi... Gemi doluydu.

Arabistan'dan mandalarla çekip getirdik. toplarımızı. Haymana'ya geldik. Maraş'ta da kaldık biz, Fransız'a karşı. O yüzden Maraş Fırkası da derlerdi bizim fırkaya. .

Seferberlikte 80 kişi kadar gitti bizim köyden. Ben Arabistan'a gittiğim için geç geldim köye. Çanakkale'de kırıldı bizim bu köyden gidenlerin çoğu bir kaç kişi gelmişler... Onlar da ya kolu yok... Ya bacağı... .

Üç aylık evliydim askere giderken 10 sene sonra geldim köye. Beş kız. bir erkek çocuğum oldu. Sonra oğlumu öldürdüler. Üç ayda bir maaş veriyorlar. Madalya maaşı. Yaralanmadım. Nine öleli çok oldu. Gözlerimin birisi hiç görmüyor. Birisini ameliyat ettirip açtırdım. O biraz görüyor. Öteki hiç görmüyor. Çanakkale'ye 18. Mart'a çağırıyorlar... Gidemiyorum ki... Gözler görmüyor... Nasıl gideyim...

Vahdettin'in Amerika'dan Yardım İstediği Mektup..


 Vahdettin'in yurt dışına sürüldükten sonra Amerikaya yazdığı ve Ankara meclisini yani Atatürk'ün ve silah arkadaşlarının kurduğu meclisi ve Türkleri aşağılayıp, bir ''Cumhuriyet'' ülkesinden yardım istediği mektup..

  Amerika Cemahir-i Müttefikiye Reisi Mösyo Coolidge Cenablarına;

  Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayı Saltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımı biliyorsunuz.Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum. Bu süresiz uzaklaşmamın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilafet makamından vazgeçtiğim anlamına gelmeyeceği açıktır. Ankara Meclisi gibi bir isyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağını bildiririm.

  Şöyle ki; İslam Hilafetinin Osmanlı Saltanatından soyutlanması ve ayrılması ve Hilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği >>>beş-altı milyonluk Türk kavminin<<< yetki alanı içinde değildir. Bu ancak tüm İslam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisin toplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük bir evrensel sorundur.

  İslam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlar hangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda İslam dünyasında sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır. Ayrıca gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.

  Hanedanın ileri gelenleri aleyhinde Ankara Meclisi tarafından kabul edilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksız kararları hanedanın bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlar mahiyettedir.

  Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükümetiniz tarafından imkanlar ölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerek yoktur.

  Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim.

13 Mart 1924
Mehmed Vahideddin

İşgal Dönemi İdamdan Önce Son Namaz..

   Görselde ki dedemiz, son namazını kılıyor. Bu namazdan sonra kendisi idam edilmiştir.  ''Atatürk alimleri astı'' diyen vatandaşlar da dahil, tüm takipçilerimizden bu görseldeki askerlere dikkat edilmesini istiyorum. Görseldeki askerler, üniformalarına bakılırsa bulgar askeridir. Bu görsel, balkan savaşlarında bulgarların idam ettiği Türklere aittir. Aynı şekilde, almanların polonyada astığı yahudilerin de görselleri vardır ve bu vatanın düşmanları, bu görselleri kullanarak, ''Atatürk alimleri astı'' demektedir.

Atatürk'ün Konya Gezisinden Bir Fotoğraf

   
     Atatürk'ün Konya gezisinden bir fotoğraf. Kara çarşaflı kızlarla sohbet ediyor. ''Atatürk kadınlarımızı çıplak bıraktı.'' diyen vatandaşlar iyice baksın lütfen. Atatürk'ün hanımı bile kapalıyken, Türk kadını nasıl çıplak kalmıştır? Şu fotoda herhangi bir zorlama, idam sehpası, askeri güç var mıdır? Yurt gezilerinde karşılaştığı vatandaşlardan bir tanesi ve sohbetteler. Lütfen sevgili vatansever takipçiler, bu görselleri paylaşalım ki, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilelim.

Atatürk Edirme Selimiye Camisi'ni Gezerken...

   
   Atatürk Edirme Selimiye Camisi'ni gezerken... 23.12.1930

   Caminin giriş kapısının üstündeki kitabeyi inceleyen Atatürk, orada yazılı olan Ayeti okumuş ve caminin imamı Fereli Ahmet Efendi’ye bu ayetin anlamını sormuştur. Daha sonra da camiye girerek incelemelerde bulunmuş ve bazı açıklamalar yapmıştır:

   Atatürk, caminin içinde minberle avize arasında durmuş ve, “Beyler, hiçbir dine bağlı olmayan kalp istirahattan mahrumdur” diye söze başladıktan sonra şunları söylemiştir:

  “Bakınız, ecdadımız İstanbul’un fethinden tam 125 sene sonra bu şaheser camiyi İstanbul’da değil de Edirne’de yapmış, böylece Edirne’ye mührünü basmış, tapulamıştır. Dahi Mimar Sinan sanat ve din aşkıyla bu eseri bina etmiştir.” Daha sonra avizenin üzerinde yarım kubbede yer alan Arapça yazıyı okuyan Atatürk, Müftü’ye dönerek “Hocam, bu ayet Tövbe Suresi’nin 18. Ayeti değil mi?” diye sormuş, Müftü, “Evet Paşa Hazretleri” cevabını vermiştir. Atatürk, tekrar Müftü’ye dönerek, “Bana bu ayetin manasını söyleyebilir misiniz?” diye sormuştur. Müftü de, “Bildiğim kadarıyla bu ayette ‘Allah’ın, mescitlerini, camilerini yapan ve imar edenler Allah’a ve ahiret gününe iman edip, namazlarını kılan, zekatlarını veren ve ancak Allah’tan korkanlardır. Onlar doğru yoldadır’ demektedir.” demiştir.

Yunan Askerleri Atatürk'ün Samsun'a Çıkışından Yalnızca Bir Ay Sonra İngiltere'de

   
   Bu fotoğrafı Kurtuluş Savaşı'nda yalnızca Yunan'la savaştık deyip akılları sıra Kutsal Bağımsızlık mücadelemizi küçümseyen riyakârların gözlerinin içine sokun!

Yunan askerleri Atatürk'ün Samsun'a çıkışından yalnızca bir ay sonra İngiltere'de -efendilerinin önünde- geçit töreninde...


Esir Edilen Türk askerlerini Sanki Film İzlermiş Gibi İzleyen Araplar..

    
     300 sene arap topraklarını korumuş olan osmanlıya isyan etmeyi, arkadan vurmayı alışkanlık haline getirmiş olan araplar, bu kez de Filistin cephesinde, iş birliği yaptığı ingilizlerle birlik olup, Türk askerlerini esir ederler. İşte bu fotoda, esir edilen Türk askerlerini sanki film izlermiş gibi izleyen arapları görüyoruz. Ne mutlu Türküm diyene.

Musul'un Neden Alınamadığına Dair Bilinmezden Gelinen Gerçek..

     
  Lozan Antlaşması'nda çözülemeyen Musul Sorunu, ileri bir tarihte çözülmek üzere ertelenir. 1 yıl gibi kısa bir süre sonunda tekrar gündeme gelen Musul Sorunu için Gazi Mustafa Kemal Hazretleri İngilizlerle savaşı dahi göze alır...Bu sırada, Şeyh Sait ve tayfası isyan eder. Buraya kadar hepimiz az çok bilgi sahibiyizdir. İşte tam bu sırada, 'Yalan yazan tarih utansın' safsatalarıyla 'Resmi tarihe' isyan edenlerin dahası 'Resmi Tarih'in' bile yazmadığı bir olay vuku bulur. Başlarında Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele gibi 'Kurtuluş Savaşı'nda' ünlenen bazı Generaller, tam bu sırada 'İngilizlere savaş ilanı' arefesinde, askerlikten istifa edip muhalefet partisini kurarlar ve Gazi Mustafa Kemal'e hücum ederler. Dışta ve içte İngiliz Emperyalizmi ile uğraşan Gazi'ye bir darbe de bu zevat tarafından yalnızlığa itilmesiyle gelir...

Gazi'nin büyük Nutku'ndaki şu satırlar acı hakikati tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer:

    "Hakkari mıntıkasında, ordumuzla Nesturi tedibatı yapmakta olduğumuz bir sırada İngilitere dahi Hükümete bir ültimatom verdi. Meclisi fevkalâde bir içtimaa davet ettim. İngiltere'nin ültimatomuna, mâlum olduğu veçhile cevap verdik. Harp ihtimalini göze aldık. İşte bahsettiğimiz zevat, bu müşkül anda bir ecnebi devletin bize hücum edebileceği zamanda, kendilerinin de bize taarruz ve hücum ederek hedeflerine kolaylıkla erişebileceklerini tahayyül ettiler. Muharebeye hazır ve amade bulundurmaya mecbur bulundukları ordularını başsız bırakıp vaktiyle hazetmediklerini ifade eyledikleri politika sahasına şitap ettiler..."

     Ve aradan yıllar geçer, Çakma Youtube Tarihçileri tarafından el üstünde tutulan Kâzım Karabekir'in, Musul Sorunu'nun çözülmesi için savaşa hazırlanıldığı bir vakitte askerlikten istifa edip muhalefet partisi kurması unutulur ve varsa yoksa Lozan'da Musul'u alamadığı için İnönü'ye ağza alınmayacak küfürler edilir...'Atatürk'ün ölümü ardından bu zevatın İnönü tarafından tekrar siyaset arenasına çıkarıldığı da bilinmeden'...

Osmanlının Son Döneminden Bir Görsel..

    Fatih Sultan Mehmet'in fethettiği İstanbul'un 1920 yılındaki işgalinden bir görüntü. Osmanlı esnafı, işgalcilere hizmet etmekten pek keyifsiz. Mekanının camlarında ingilizce yazılar. Hemen solda vaziyetten huzursuz olan bir başka vatandaş. Osmanlının son dönemleri işte böyleydi..

26 Eylül 2015 Cumartesi

Osmanlı Dönemine Ait Tren Bileti


   
1875 yılına ait bir tren bileti ve İzmir-Aydın arası gidiş-dönüş yönünü gösteren çizelge. 1875 diyorum dikkatinizi çekerim, osmanlı dönemi.. Semt-şehir isimleri şöyledir :

Karavan bridge-karavan köprüsü
Paradise—şirinyer
Boudja- Buca
Seidikeuy- Gazemir
Djumovassi-cumaovası
Develikeuy-Develiköy
Kayass-Pancar
Tirianda-Ayrancılar

Torbali-Torbalı
Jelat-Sağlık
Kos,punar-Kozpınar
Ayasouluk-Selçuk
Azizich-Çamlık
Balachik-Ortaklar
Herbeyli-Erbeyli
Karapınar
Aidin-aydın